06 Mayıs 2024, Pazartesi
REMZİ  ÇAYIR

REMZİ ÇAYIR

2023 TÜRKİYESİNE BİR BAKIŞ…

06 Ağustos 2019, Salı 15:21

Takip Edin

YA DA EVDEKİ HESAP ÇARŞIYA UYMAYABİLİR

Bugün…

Türkiye, bütün çarpık gelişmelere ve içerden dışardan gelen sert rüzgârlara rağmen, açık toplum olma özelliğini korumaya çalışıyor.
Birçok toplumla etkileşim içindedir. Devletin statükocu alışkanlığına rağmen, toplum, farklı seslere ve etkilere açık durumdadır.
Dünya, iletişim araçlarının hızlı devimini nedeniyle, büyük bir köye dönüşmüştür.


Bu nedenledir ki, insanlar ve toplumlar birbiriyle ilişki halindedirler ve birbirlerinden etkilenmektedirler.
Dünya hızlı bir değişim ve kültürel, vicdani devinim içinde iken, Türkiye’nin kendini bundan azade kılması düşünülemez.
Soğuk savaş dönemlerindeki ideolojik bakış açıları… İnsanları ve toplumları dürtükleme hakkının ideolojik kalıplara vakfetme anlayışı değişmiştir.
Artık, kimse, beşer etiketli kutsallara kurban olmak istememektedir.
Cennet vardır. Öyleyse İlla da bu tarafta da bir numunesine talip olmak istemektedirler. Ahirete hapsedilmiş bir cennet umudunu, burada da yeşertmek arzusundadırlar.
Yeni kuşak, ideolojisiz ve bireyselliğin öne çıktığı bir dünya penceresinde oturmaktadır. Herkesi değiştirerek, dünyayı, yeryüzünü ve insanlığı değiştirmek gibi bir emelleri yoktur.
Değişime, kendi küçük dünyalarında ve yol yürüyüşlerinde başlama isteğindedirler.
Türkiye de istikbal adına iddia sahibi olanlar, bu değişim düzlemini ve eğrisini okuyamazlar ise, kendilerine de harcadıkları zamana da yazık ederler.


31 MART YEREL SEÇİMLERİNİ;

7 Haziran İstanbul seçimlerini, bu zaviyeden okuyamayanlar, elbet, kendilerince kimi çıkarımlar, doğrular üretseler de, gerçeğe varmaları mümkün görünmüyor.


Bugün…

Türkiye’de ikiye bölünmüş bir siyaset manzarından bahsedebiliriz. Herkesin kendini bir yerde gördüğü… İki bloklu bir siyasi anlayışa doğru itekleniyoruz.
Her ne kadar, kast sisteminin özentisi, iki bloklu siyaset anlayışı ortaya konsa da, tabanda, seçmen nazıranda, siyasi kast sistemi iflas etmiştir.
Farklı partilerden birbirlerine seçmen bazında geçiş hızlıdır ve süreklidir. Yukarda, bloklar aleni ve açık olsa da, seçmen nezdinde, o denli ayrılmış ve birbirlerine yaklaşmamış bloklar söz konusu değildir.
Tabandaki geçişler, hızlı ve sürekli akış, istikbal açısından olumludur.
Faklılığı… Farklı oluşun zenginliğini idrak edememiş, keşfedememiş siyasetçiler hala var. İstanbul’un istiklal caddesi, siyasetin genel dokusuna örnek teşkil edebilir.
Gidin görün… Dünya orada. Her kültürden insanlar, yan yana omuz omuza yürümekteler. İstiklal caddesindeki renklilği, zenginliği, farklı oluşu, hayatlarının normal bir gelişimi ve sünnettullahın bir yansıması olarak kabul edemeyenler… Bu hakikati göremeyenler, kapalı toplum rüyasında monolog yapmaya devam ederler. İstiklal caddesi demek herkesi olduğu gibi kabul etmektir.
Bu gerçeği görmeyenleri kimse duymaz... Duysa da söylediklerinin bir anlamı yoktur.


Kahramanlık naralarıyla,

Hamasetle, ideolojik bağırtılarla insanları müddet ip üstünde tutabilir, kendinize yön verebilirsiniz… Ama bu hal, fıtrata ve insanın yaratılış hikmetine uymaz.


Fıtratla, insani vicdanla savaşılmaz.
İnsanlar, bu sadece ülkemizde geçerli bir hal değildir… Onurlu ve gururla yaşamak istemeklerdirler. Devletlerin de buna yardımcı olmasını… Siyasetin de bu yolda çaba göstermesini beklemektedirler.
Evet, insanlara dönerek, onları, ahireti isteyin. Gerçek cennet ve hayat oradadır, diyebiriz. Bu gerçek… Lakin insanlar, burada da ahiretteki cennetin bir numunesini görmek, yaşamak lazım gelmez mi, yok mu dünyalık az bir cennet, diye hayıflanmakta, iç geçirmenin ötesinde, talepte bulunmaktadırlar.
Siyaset, bu gerçeği görmez ise, kendi varlığını yok eder. İnsanca yaşamak dileği, artık birçok insanın ve toplumun kızıl elmasıdır.
Kimseye el açmadan, yerlerde sürünmeden, onuru zedelenmeden, asgari düzeyde de olsa, şereflice, yarından endişe duymadan yaşamak arzusundadır insanlar.


Siyasetten, devletten beklentisi budur bireylerin.
31 Mart yerel seçimlerini…

7 Haziran İstanbul yenilenen seçimlerini irdelerken, yok efendim, seçmen, sarı kart gösterdi, az kulağımızı çekti, burnumuza dürttü gibi söylemler, gelişen dünya ve Türkiye’deki talep eğilimleriyle bağdaşmamaktadır.
Gözümüzü güneşe kapatır, sadece kendimize dünyayı gece yaparız… Diğer bütün insanlar gündüzü yaşarlar.
İki bloklu bir siyasi anlayışa doğru giden Türkiye’de, millet ve cumhur ittifakları söz konusu… Hadepi bu ayrımın dışında tutuyorum.
Zira onlar kendi içlerinde, solun farklı klikleriyle, bölgesel siyaseti de güç merkezi yaparak yürüyorlar.
Cumhur ittifakında AK Parti ve MHP… Millet ittifakında ise, CHP, İyi Parti ve Saadet vardır… Kimi kardeşlerimiz, cumhur ittifakında niye BBP yi saymıyorsunuz, diyebilir. Bunu, daha önce ben de dillendirmiştim. Kendimizi cumhur ittifakında bilmiştim. Son gelinen noktada, iki partide, BBP yi ittifak içinde saymayınca, zorla, sizdeniz demeye gerek yok sanırım.
Yok, efendim, biz de, cumhur ittifakındayız, ruhuna, bedenine, alımına, çalımına sadığız, diyenler için söylenecek söz çoktur… Lakin konumuz o değildir.
CHP… Şu anda, statükocu, düzenci, jakoben kimliğinden kurtulmak ister haldedir. Verdiği görüntü budur… Denebilir ki, pratikte, sonuç almak için böyle davranmaktadır… Aslında kimliğinden taviz vermez.
Ne olursa olsun, biz şu andaki durumu irdeliyoruz. Kendine oy vermesi mümkün olmayan kitlelere ulaşmak için, değişik isimlerle İstanbul Ankara ve benzeri yerlerde adaylar öne çıkardı.
Yine, yeni sistemin getirdiği avantajları kullandı. Millet ittifakının diğer iki ortağı, saadet ve iyi parti sayesinde, daha önce arasına duvar ördüğü seçmenle tokalaştı, konuştu, görüştü… Muhafazakâr ve sağ seçmen nazarında meşrulaşma yoluna gitti. Oy verilebilir parti haline dönüşmeye çalışıyor…
Bir kez daha ifade etmelim ki, CHP’ yi, muhafazakâr, milliyetçi dindar seçmen nazarında meşrulaştıran bu sistem olmuştur… Millet ittifakında yer alan iyi parti ve saadet olmuştur... Tabanda, seçmen bazında, siyasi kast artık yerle birdir… Partilerin tabanındaki geçişkenlik sıradanlaşmıştır.


Eski seçmen alışkanlıkları köklü değişime uğramaktadır.
Hak ve özgürlükler… Bireyin onuru ve gelecek kaygısı duymadan yaşama isteği… Farklı oluşu zenginlik bilme kabiliyeti, birçok işin önüne geçmiştir.


İletişim araçlarının birkaç ayda demode olması, aslında çoğu kez göz ardı ettiğimiz toplumsal değişimin hızına yansımaktadır.
Bu gerçeği bilerek siyaset edenler,2023 de, seslerini duyuracaklardır.
İnsanlar, adalet duygusu ve isteği bir yerde güçlü ise, orada ekonomik veriler iyi olur, iktisadi gelişmeden söz edilir, düşüncesindedirler.
Hukukun üstün olduğu… Üstünlerin hukukunun geçerli olmadığı bir yaşam alanında barış ve huzur gelir, anlayışındadırlar.
Farklılığı gelişmenin dinamosu yapanlar… Kavga sebebi yapmayanlar, kendilerini daha çok ifade edeceklerdir.
Başkasının nasıl türkü söyleyeceğine… Nasıl mutlu olacağına… Nasıl huzurlu yaşayacağına karar verenler değil, insanların yaşam tarzlarına, inançlarına, ibadetlerine, özgürlüklerine, fikirlerine karışmayanlar, saygı duyanlar, daha bir öne çıkacaklardır.
Devletle yaşamaya elbet evet diyenler, devletin zaman zaman tek kol hizaya sorma girişimlerine, alışkanlıklarına hoş bakmamaktadır.
Dünyadaki ve Türkiye’deki, derin ve sessiz değişime gözlerini kapayanlar, elbet oyun dışı kalacaklardır.
Milliyetçi dindar olmak, evrensel, insan haklarını, bireyin hak ve özgürlüğünü… Adaletin temel değer kabulünü göz ardı etmez, onları karşıtı kabul etmez.


İşte, bu anlayışa sahip düşünceler ve yaklaşımlar,2023 de, istikbale, Türkiye’nin geleceğine damga vuracaktır.
Cenneti sadece ahirete hapsetmek yerine… Bu dünyada da insanca, onurluca, şereflice, başkasına muhtaç olmadan, el açmadan yaşamanın gerekliliğini öne çıkaranlar,2023 de... Ve sonrasında siyaset sahnesinde görüneceklerdir.
Kendilerini bu gerçeklere göre hazırlayanların seslerini duyacağız gelecekte…

Benden söylemesi.

Makale Yorumları

Makaleye Ait Yorum Bulunmamaktadır.

Yorum Yazın

CAPTCHA security code

Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, pornografik, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.