Ayasofya bağımsızlıktır

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın fethin sembolü Ayasofya’nın yeniden camiye çevrileceği yönündeki açıklamaları büyük bir sevinçle karşılandı.

Star Güney

Ayasofya, Bizans devrinde üç defa yapılır. İmparator Konstantinos tarafından 360 senesinde yapılan birinci kilisenin üstü ahşap ile kapalıdır. İmparator Arkadios'un ve karısı Eudoksia, İstanbul Patriği Ioannes'i sürünce halk ayaklanması çıkar ve yakılıp yıkılır (404). İmparator II. Theodosios tarafından inşa edilen bazilika da maviler yeşiller geriliminde ortadan kalkar (Nika İsyanı, 532). Ve Justinianos devrin iki ünlü mimarı Miletli Isidoros ile Aydınlı Anthemios'a şimdiki binayı yaptırır. Aspendos, Ephesos, Baalbek ve Tarsus'tan sütunları getirir, beyaz mermerler Marmara adasından, yeşil somakileri Eğriboz adasından, pembe mermerleri Afyon'dan, sarı mermerler Kuzey Afrika'dan taşıtırlar. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın fethin sembolü Ayasofya’nın yeniden camiye çevrileceği yönündeki açıklamaları büyük bir sevinçle karşılandı. Ayasofya, Bizans devrinde üç defa yapılır. İmparator Konstantinos tarafından 360 senesinde yapılan birinci kilisenin üstü ahşap ile kapalıdır. İmparator Arkadios'un ve karısı Eudoksia, İstanbul Patriği Ioannes'i sürünce halk ayaklanması çıkar ve yakılıp yıkılır (404). İmparator II. Theodosios tarafından inşa edilen bazilika da maviler yeşiller geriliminde ortadan kalkar (Nika İsyanı, 532). Ve Justinianos devrin iki ünlü mimarı Miletli Isidoros ile Aydınlı Anthemios'a şimdiki binayı yaptırır. Aspendos, Ephesos, Baalbek ve Tarsus'tan sütunları getirir, beyaz mermerler Marmara adasından, yeşil somakileri Eğriboz adasından, pembe mermerleri Afyon'dan, sarı mermerler Kuzey Afrika'dan taşıtırlar. Mozaikler yoktur daha, olsa bile kırılacaktır Ikonaklastlarca. Onlar daha sonra... HAÇLILAR YAĞMALAR IV. Haçlı Seferi'nde İstanbul'u istila eden Latinler evler ve dükkânlarla birlikte Ayasofya'yı da yağmalar (1204). Mabet içinde katır keser, dansöz oynatırlar. Rahibeler tecavüze uğrar. Rumlar şehri tekrar ele geçirdiklerinde (1261) İstanbul harap ve perişandır. İslam orduları kuşattıkları beldeye öncelikle sulh teklif eder. Teslimi kabul edenlerin hayatında bir değişiklik olmaz. Kiliselerine manastırlarına dokunulmaz eskisi gibi kullanırlar. Ama silah çeken, askerimizi öldüren bedel ödemek zorundadır. En büyük kiliseleri camiye çevrilir, artık haçı putu duramaz orada. Ayasofya da kılıçla alınan bir camidir. Fatih Sultan Muhammed Han gereğini yapar, mekânı camiye çevirip cuma namazını kılar. Hristiyanlar arasında 13 rakamının uğursuz sayılmasının sebebi 1-4-5-3 rakamlarının yekûnu olmasıdır aslında. OSMANLI KORUR BAKAR Ayasofya bizden parçalar taşır. Eğer, Sinan'ın elinden geçmese bunca sene zor kalır ayakta. Minareler payandadır âdeta. Ayasofya'nın İstanbul mescitleri arasında ayrı bir yeri vardır. Padişah ve vezirleri teravihlerini orada kılar, kandillerini orada idrak etmeye çalışırlar. Ramazanlar çok canlı geçer, Kadir Gecesi ahali toplanır buraya. Osmanlı'nın en itibarlı medreselerinden biri Ayasofya'dır. Orada en bilge müderrisler (Ali Kuşçu gibi) ders verir, Ayasofya'dan mezun olanların önü açıktır daima. Ayasofya Vakfının evleri, dükkânları, menzilleri, değirmenleri, hanları, hamamları, bedestenleri vardır. Bugünün parası ile trilyonlar harcanır, mabed bakımlı olduğu için ayakta kalır. Ayasofya Türk ahşap, çini, mermer sanatının zirve eserleri ile donatılır. En ünlü hattatlar (Kazasker Mustafa İzzet Efendi, hatta 2. Mahmud Han) Ayasofya için levhalar yazar, kubbeleri kandillerle donatırlar. Bilhassa 16. ve 17. yy'da Ayasofya zenginleşir. Mihraplar, minber, müezzin mahfilleri, vaaz kürsüsü, muvakkıthane ve maksureler eklenir yapıya. Ayasofya, caminin ötesinde bir hürriyet meşalesidir, bağımsızlık bayrağıdır. Kimsenin tasarrufa yetkisi yoktur bizzat Fatih'in üzerine kayıtlıdır. VAHDEDDİN HAN YAKLAŞTIRMAZ Osmanlının güçten düştüğü yıllarda Batılılar Ayasofya kubbelerine haç takma hayali kurarlar. Mondros Anlaşması ile I. Cihan Harbi'nin sona erdiği ilan edilir ve 13 Kasım 1918'de İstanbul işgal edilir. Ancak o kara günlerde Ayasofya'ya dokunamazlar. İngiltere İstanbul'da ayrı bir devlet kurmak ister ve başkanlığına Herbert Hoover'i getirecektir güya. Olmaz. Ermeni ve Rumlar biz turist rehberiyiz içeri girmemiz lazım diye dilekçe verirler işgal komutanlığına. Cevaben girebilirsiniz dense de Osmanlı kale almaz, sokmaz. Vahdeddin Han işgal günlerinde dahi Ayasofya'da ayin yaptırtmaz. Kendisini koruyan hususi birlikleri Ayasofya‘ya gönderir ve “Çan takmak isteyenlere ateş edin” emrini verir açıkça. ÇEKİLİN UÇURURUM İşgal kuvvetleri bir Fransız birliğini camiye yerleştirmeye kalkar. Yağmurlu bir günde gelip kapıya dayanırlar. Mehmetçik süngü ile yollarını keser adım attırmaz. İki ağır makineli, çapraz ateşi yapabilecek bir şekilde yerleştirilmiştir, namlular döner onlara. Tevfik Bey net bir şekilde “İçeri giremezsiniz burası bizim mabedimiz” der. Fransız komutan sorar: “Siz asker değil misiniz? Tahliye emri almadınız mı?” “Evet, askerim. Zaten onun için sağ olduğum sürece sizi bu kapıdan geçirmeyeceğim! Eğer zorlarsanız, makineliler çalışır. Kaldı ki, caminin dört köşesine tahrip kalıbı yerleştirdim, gözümü kırpmadan ateşlerim. Hele bir deneyin!” Kudüs'ün İngiliz işgaline uğradığında müttefiklerimiz Almanlar bile sevinç naraları atar! İstanbul'un işgali üzerine de ruhaniler ayaklanır “Constantinopolis”i kurtardıkları için işgalcileri kutlar, kutsarlar. İstanbul ve Ayasofya herhangi bir şehir ve herhangi bir mabet değildir, bağımsızlık sembolüdür âdeta. Ayasofya, müze olduktan sonra havasını kaybeder; bu hâli mistik haz arayan Hristiyanlara bile itici gelir. Nitekim Alman Prof. Eckhard Unger ve Fransız tarihçi Charles Diehl, Ayasofya'nın laikleştirilip müze yapılmasındansa cami olarak kalmasını müdafaa ederler. ABD Büyükelçisi Charles H. Sherrill bir Kadir gecesi Ayasofya'da yaşadıklarını “On binden fazla Müslüman'ın her şeyi unutup bütün kalpleriyle kainatın yaratıcısına dua edişlerini görmeliydiniz. Çok Hristiyan ayinine katıldım ama Müslümanlar çok başka” şeklinde anlatır. SAHTE BELGE, ÇAKMA İMZA Ayasofya 1 Şubat 1935'de müze yapılır. Hâlbuki 1936 tarihli tapu senedine göre Ayasofya “57 pafta, 57 ada, 7. parselde Fatih Sultan Mehmed Vakfı Ayasofya-i Kebir Camii Şerifi” adına kayıtlıdır. Uzmanlara göre kararnamede ki imza M. Kemal'in değildir ve iki gün evvel attığından farklıdır açıkça. Ermeni yazı uzmanı Vahram Çerçyan da kararnamedeki imzanın sahte olduğunu açıklar. Kaldı ki “Ayasofya Kararı” Resmî Gazete'de yayımlanmaz. Kararname ve Kanunlar Külliyatında da yer almaz. İmam ve müezzin kadrosu durmaktadır maaş almaya devam etmektedirler hâlâ. CANIM İSTEDİ YIKTIRDIM ‘Ayasofya ile ilgili kararnamenin sayısı 1.589. Ancak bundan iki gün önceki kararnamenin sayısı ise 1.606 sayısını taşıyor. Bir kere sayı tutmuyor. Antetler tutmuyor. Gazi Mustafa Kemal, o gün çıkarılan 2.587 No.lu Kanun'la ‘Atatürk' olur. ‘Atatürk' ismini ve imzasını 27'sinden önce kullanamayacağına göre bir usulsüzlük ortada. Zaten Kararname'nin orijinali de yok. Sanırım bu işte dahli olan İsmet İnönü ve Hasan Ali Yücel, Kararname'nin aslını yok etme ihtiyacı hissettiler. Ayasofya Medresesi mimari değeri yüksek olmasına rağmen Müzeler Umum Müdürü Aziz Ağan'ın emri ile yıktırılır. Eh arkasında ağaları olunca... CHP'NİN HINCI BİTMEDİ Ayasofya'nın anlamı çok büyük. Ulu mabet fethin sembolü. Fatih Sultan Mehmed, fetihten sonra ilk cuma namazını burada kıldı. Yavuz Sultan Selim, peygamber hırkasını burada giydi. Hilafet burada Osmanlı'ya geçti. Osmanlı Ayasofya'ya çok kıymet verdi. Tek parti CHP'si ise burada hıncını sergiledi. Türkçe ezan garabetini burada uygulamaya koydu. Ayasofya'yı müzeye çevirdi. Allah, peygamber ve dört halifenin isimlerinin işlendiği levhaları bile sökmeye çalıştı. Ama levhalar büyük olduğu için kapıdan çıkarılamadı. NE DEDİLER? DEDİKODULARIN ÖNÜNE GEÇİLİR Ayasofya, zaten mabet olarak inşa edilmiş bir yapıdır, müze olarak kullanılması üniversal prensiplere aykırıdır. Sultan Ahmet Camii, neredeyse Ayasofya kadar gezilmektedir ama camidir. Binaenaleyh Ayasofya'nın cami olması müze gibi gezilmesine de mâni değildir. Orada yer alan resimlerin perde konularak namaz esnasında kapatılması sağlanabilir. Ayasofya'nın camiye çevrilmesiyle ‘ABD'ye ve Bizans Enstitüsüne birtakım sözler verildi. Türkiye'nin yumuşak karnı var' şeklindeki dedikoduların da önüne geçilmiş olur. Hem de Ayasofya, politikanın malzemesi olmaktan çıkar. Yakınında cami olması, bunun cami yapılmasına mâni değildir. Memleketimizde pek çok yerde birbirine yakın camiler var. Her caminin kendine göre cemaati olur. TÜRKİYE'NİN İÇ MESELESİ Ayasofya'nın camiye çevrilmesi için milletlerarası konjonktür müsait değil ama bu Türkiye'nin iç meselesi. Konjonktürel olarak dünyada yükselen bir İslamofobi var. Ancak Türkiye'nin Ayasofya hakkında kimseye verdiği bir bağlayıcı bir söz yoktur. Diğer taraftan İstanbul'un bir şehir olacak ‘ulu camiye' ihtiyacı vardır. Sultan Ahmet Camii bunu tam olarak karşılamamaktadır. Ayasofya'nın camiye çevrilmesi, turizme zarar vermez. Aksine kısa vadede tarihî mabede turist akışını canlandıracaktır. İBADETE AÇILIRSA CEMAAT OLMAZ Uluslararası camiada bu kararın hoş karşılanacağını düşünmüyorum. Politik olarak iyi değerlendirilmesi gerektiği kanaatindeyim. Türkiye Cumhuriyeti bağımsız bir devlettir ama bu zor bir iş. Öte yandan karşısındaki Sultan Ahmet Camii'ne sabah namazında gittim, yedi kişi vardı. Zannediyorum camiye dönüştürülmesi hâlinde Ayasofya da bir müddet sonra böyle olacaktır. AYASOFYA TÜRKİYE'NİN KİLİDİDİR İstanbul dünyanın kızıl elmasıdır. İstanbul'un kızıl elması da Ayasofya'dır. Bu tarihî ibadethanenin sembolik değeri bizim için çok büyüktür. Türk milletinin bu değeri tam olarak anladığını düşünmüyorum. Ayasofya, bir kılıç hakkıdır, Türkiye'nin kilididir. Gerçek hüviyetine kavuşmadığı sürece Türkiye, yaşadığı problemlerini aşamaz. Çünkü üstünde Fatih Sultan Mehmed'in bedduası var. Ayasofya'yı kilise yapamayanlar niyetlerini müze gölgelemeye çalıştı. Etrafında 700 civarında bar, otel ve eğlence mekânı var. Onların da temizlenmesi gerekir.